4 Nisan 2017 Salı

Ya Da Biz Masal Olsak/ Ezgi Durmuş


  Ya Da Biz Masal Olsak/ Ezgi Durmuş
  199 sayfa/ Destek Yayınları







Uzunca ve zorunlu bir aranın ardından Beş Sevim Apartmanı'ndan sonra bitirebildiğim ilk kitabın yorumuyla yeniden buraya yazmak harika! Neden yazamadığım fazlasıyla benimle alakalı olsa da basitçe, reading slump dediğimiz okuyamama durumundan ve yeni dönemin getirdiği yoğunlukla başladığım hiçbir işe devam edememekten kaynaklandığını söyleyebilirim. İçinde bulunduğum dönem ise insanların vize haftası olsa da benim minimum sayıdaki -iki tanecik- vizemin, vize dönemlerinden sonra yapılacak oluşuyla bana boşluk yaratmış durumda. Değerlendirmesem ayıp olurdu elbet. 

Gelelim neden Ya Da Biz Masal Olsak'ı alıp okumaya başladığıma... Ya Da Biz Masal Olsak benim elimdeki iki kitabı eş zamanlı okumak için çabalayıp devamlılık gösteremediğimi fark ettiğim ve aynı sıralarda kötü bir haber alıp zihnimdeki her şeyi boşaltmak istediğim bir anda karşıma çıktı. Aslında kitabın varlığından haberdardım, yalnızca içini biraz karıştırmaya o dönemde karar verdim. Beni sayfaları çevirmeye iten o tanıdık hislerle dolu birkaç sayfa zaten çoktan kasaya gitmeme sebep olacak duruma sürüklemişti beni. 

Genç bir yazar ve bookstagram olan Ezgi Durmuş'un bu kitabı bize bir masal vaat ediyor en yalın haliyle. Nehir adlı ana karakterimizin duygularına, düşüncelerine ve en önemlisi acılarına (bunu duygulardan ayırma sebebim kitapta kendine vücut bulduğuna inandığım için) şahit oluyoruz. İçinde bulunduğu boşluğu dile getirerek başlayan Nehir, kitapta birinci tekil kişili anlatımına, onu o boşluktan kurtaran "hayatımın şansı" diye tanımladığı Hakan'ı ekleyerek devam ediyor. Okudukça keşke hikaye burada bıçakla kesilse deseniz de size hislerinizi, hayatınızı ve kendi masalınızı düşündüren bir sarmalın içerisine giriyorsunuz...

Terk edilmenin, kavuşmanın ve yüzleşmenin hikayesi olduğu kadar bir yandan da size güzel bir masal sunan bir kitap Ya Da Biz Masal Olsak. Üstelik ilerlediği çizgiyi bozan çatışmalara sahip olduğu kadar okuru şaşırtmaya da muktedir bir kırk sayfaya da sahip. Kitabı okurken karşılaşabileceğiniz "kader"in biraz yavan kaldığına inansam da vardığım yerin beni sarstığı da aşikar. Eminim ki başladığım günlerde bitirseydim bir buçuk ay sonra yerine, çok daha anlamlı ve mesajı yüksek bir kitap olurdu benim için. 

Her kitabın size verebileceği bir mesaj olduğuna inanırım okumaya başlarken. Sebepsizce okuma isteğiyle sayfalarını karıştırmazsınız bir kitabın. Karıştırdığınız sayfaların size sunmaya hazır olduğu bilgiler, yenilikler ve belki de mesajlar olduğuna inanırım. Keyfimize göre seçiyor olmamıza rağmen kitapları, kitapların da bizi seçtiği inancıyla okurum çoğunlukla satırları. Bu kadar kaderci sözden sonra, bu yazıya erişmiş insanlarla en azından kitapların okunma zamanı olduğu konusunda anlaşalım, ha? Ya Da Biz Masal Olsak'ı da zamana bırakın çünkü zamanı geldiğinde size kendini okutacaktır... 

NOT: Biraz iç dökme yazısına dönüşmüş olabilir. Mazur görünüz efendim...

*Ha bir de öyle beylik laflar edip büyük konuşmamalı. Hayat biraz kindar, büyük lafları da büyük konuşmaları da hiç unutmuyor. Yine de insan işte, büyük konuşuyor, büyük şeyler olsun istiyor; aklı almayacak, yüreğinden taşacak kadar büyük şeyler yaşasın diliyor. Omurgasından çok umutları tutuyor onu ayakta.

*Ya kaçtığımı sanarak sürekli başa dönecektim ya da gerçeklerle yüzleşip yeni hayatım için bir savaş verecektim. Kaybedecek bir şeyi olmayan insanların cesaretiyle savaşmayı seçtim.